ÖNCE
YAZAR VE OYUN…
Anne-Marie
MacDonald’ın, 1998’de yazdığı “İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet”,
Türkiye’de ilk kez, Shakespeare’in 450. Doğum yılı nedeniyle Kenter Tiyatrosu
tarafından sahneleniyor. Shakespeare’in Othello’su ve Romeo ile Juliet’ini
“komedi” formunda sunup, farklı bir bakış açısıyla ele alan eser, bu formu
yakalarken, tipik Shakespeare komedilerine sığınıyor. Belirtmekte fayda var ki,
Shakespeare’in oyunları Verdi’nin Othello operasına, “Kiss Me Kate” müzikaline,
çeşitli Romeo-Juliet balelerine ve birçok sinema/televizyona konu olmuştur. Önceki
yazılarımda hiç yapmadığım bir şeyi yaparak, oyunun konusunu direkt olarak,
oyunun sitesinden veriyorum ve ekliyorum: “Shakespeare’e aşina olmalısınız!”
KONU
VE ÖNEMLİ BİR NOT
Constance,
Shakespeare üzerine bir doktora tezi yazmaktadır. Shakespeare'in hem “Othello”
hem de “Romeo ve Juliet” için kullandığı ana kaynak olduğu düşünülen bir el
yazmasını çözümlemeye çalışmaktadır. Birdenbire kendini Shakespeare'in
dünyasında bulur. Oyunlarda komedinin tragedyaya dönüştüğü anlara müdahale
ederek felaketi önlemeye çalışır. Peki
her şey bu kadar basit midir?
Romeo ve Juliet, İtalyan
Natleo Bandello’nun öyküsünden, İngiliz şair Arthur Broke’un yazdığı (1562) ve
Shakespeare’in kalemiyle en güzel şeklini bulan bir “trajedidir.”
BİRAZ
SHAKESPEARE…
Yaşamı ile ilgili
bilgilere internet üzerinden kolayca erişilebileceği için burada daha çok sanat
anlayışı ve eserlerinin inceliklerinden bahsedeceğim. Shakespeare’in etkin
olduğu dönemlerde (1589-1613) toplu provalara çok az zaman ayrılabildiğinden,
hemen hemen her oyununda önemli sahneler iki üç karakter arasında geçiyor ya da
kalabalık bir sahnede bütün yükü bir karakter taşıyordu. Karakterler ise çeşitli insani duygularla
bezeliydi. En göze çarpan duygular ise aşk ve kıskançlıktı. Shakespeare’e göre
durum şöyleydi: “Dayanılmaz tutkular
insanları korkunç olaylara sürükler. Ne var ki tutkuların yola çıktığı
olayların sonucuna yalnızca birey değil toplumda katlanır. Baş kahramanın ayağı
sürçünce, toplum da sürçer, onun kötülüğü, yaşadığı çevrenin de kötülüğü olur."
Başka bir deyişle
Shakespeare’in trajedi anlayışında dram, yalnızca, insanlığın değil doğanın
kucağında ortaya çıkar ve insan, yaşadığı toplumun dramını sergiler. Temel de
iyi olan doğada da, insanda da bir kötülük göze çarpar: Çok yetenki, soylu ve
iyi olan baş kahramanlarının bile bazı kusurları vardır. Bu kusurlar kahramanın
kişiliğini kemirir ve yıkılmasına neden olur. Kötülükten kurtulmak, yeniden
sağlıklı olmak için, doğa en soylu ve en yüce öğeleri feda etmelidir. Esas
trajedi de budur!
Yukarıdaki iki paragrafın kaynağı: "Antik Batı Klasikleri Yayınevi" ("Romeo ve Juliet" adlı eserin ön bölümü)
TÜRLERDE
SHAKESPEARE…
İsim isim yazmadan
önce, türlerin kendi içlerindeki özelliklerini belirtmek daha faydalı
olacaktır. Oyunları kategorize etmek gerekirse, tarihsel, komedi, dram, intikam
ve romantik trajedi ayrımını yapabiliriz. Fakat ben, eleştireceğim metni baz
alacağım için “komedi” ve “trajedi” türlerine ağırlık vereceğim. Komedileri zekayla
yüklüdür ve fantezi kimi zaman aşırılığa kaçar. Genellikle büyü öğeleri, olay
akışını tersine çeviren beklenmedik sahne dışı gelişmeler, mucizevi dönüşümler,
cinsiyeti gizlenen karakterler, birbirine tıpatıp benzeyen ikizler üzerine
kuruludur. Aşk ve evlilik gibi insan yaşamının daha özel yanlarına ilişkindir.
Bazı önemli karakterler dışta bırakılmıştır.
Shakespeare,
trajedilerinde, rönesans döneminde sarsılan inanç dünyasının yaratığı
karanlıkta, bireyin kendi içindeki Tanrı’yı arayışının bunalımlarını sergiler.
Yine bu trajedilerinde, dehşete vardıran bir güç vardır ama buna komik öğeler
katılmıştır. Ve bu öğeler, karşıtlıkların harekete geçirilmesiyle, en heyecanlı
durumu ortaya çıkarır. Öc alma teması ahlakın yanı sıra duygusal gerekçelere
yüklenmiştir. Örneğin; Othello’daki Iago, dürüst adam rolünü oynamaktan haz
duyan kötü karakterdir. Daha önce birçok komedisinde, görünüşe aldanıp mantığı
yerine tutkularıyla davranma temasını işleyen Shakespeare, Othello’da bu tür
davranışların gülünç değil, acıklı sonuçlar doğurabileceğini gösterir.
Bu bölümün de kaynağı: "Antik Batı Klasikleri Yayınevi"dir. ("Romeo ve Juliet" adlı eserin ön bölümü)
SHAKESPEARE’İN
DESDEMONA’SI
Desdemona, kırılgan,
naif, dışadönük, sevecen, iyiliksever, aşk dolu, ürkek, anaç, bahtsız ve eşine
bağlı bir karakterdir. Öyle bağlıdır ki, Othello’nun başı ağrıdığında,
mendiliyle başını sarar. (Mendil daha sonra, Desdemona’nın ölümüne sebep olacak
simge haline gelir.) Onun hastalanmasını ve üşümesini istemez. Dostları için de
(Cassio) elinden gelen her şeyi yapar. Aslına bakılırsa tipik bir ev kadınından
farksızdır diyebiliriz. El işleriyle uğraşması ve yukarıda saydığım özellikleri
buna örnek gösterilebilir. Shakespeare’in diğer kadınlarının aksine yükselme
tutkusuyla yanıp tutuşmaz ve kimseden öc almaya kalkışmaz.
Shakespeare, oyunlarında
kadını yer yer cehennem kadar kara, yalancı ve çirkin olarak gösterirken, yer
yer de masum, melek ve çıldırtan bir sevgili gibi gösterir. (Bahsi geçen eser
de her iki türden de özellikler bulunmakta, fakat ilk kısım daha ağır basmaktadır)
Ve tüm bunları betimlerken, kadın karakterlerini son derece “insani” bir çerçevede
kullanıp, güzellik, aşk, sevgi, adalet, onur ve gerçeklik kavramlarından yola
çıkarak “döneminin kadınına” olan bakış açısını dramatize etmeye çalışmıştır.
Kadını “birey”den çok “mülk” gibi görerek erkek iktidarın denetimine
sıkıştırmıştır. Ayrıca insan psikolojisi konusunda derin sunumlar yer almıştır.
Kaynak: http://www.yenimakale.com/william-shakespeare-othello.html (Özdemir Nutku)
ANNE-MARİE
MACDONALD’IN DESDEMONA’SI
Oyunun yazarı
Anne,Marie MacDonald, Shakespeare’in kadınlarını “tek boyutlu” olarak
nitelendirmiş. Bence Shakespeare’in çoğu oyunun da durumu kurtaran kişi ya da
kişiler “kadın” karakter(ler)dir. Desdemona her ne kadar duruma müdahale
edemeyip, ölüme mahkum olmuşsa da, bu, karakterin tek boyutluluğundan ziyade,
diğer karakterlerin baskın oluşundandır. Bu oyunda Desdemona, Shakespeare’in
ona bahşetmiş olduğu özelliklerinin tersine, deli gibi savaşmak isteyen, eli
kılıç tutan, erkeksi, baskın, kıskanç, sert ama özünde yine iyiliksever bir
karakterdir. Kıskançlık ve aldatılma duygusu, Shakespeare’in Othello’sunda,
erkek karakter etrafında dönerken, (Othello, Desdemona’nın onu aldattığını
düşünür) “İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet” adlı eserde, aynı durum kadın
karakter etrafında şekillenmiştir. Ölüm teması ise; Othello’da, Desdemona’nın
kaçınılmaz sonu olurken, İGDGJ’de, Othello’nun sonu olmuştur.
Tersiliklerin baz
alınarak temellendirildiği oyun, kadın karakteri baskın ve -yazarın tabiriyle
tek boyutludan, çok boyutluya geçirmiş-, ölümü erkeğe mal ederek, şüpheyi asıl
sahibi olan kadına vermiş. Tüm bunları yaparken, trajedinin yaşanacağı anı
engelleyerek, metni komedi formunda sunmuş. (Sözü edilen eserlerin aslında
tragedya değil, komedi olduğunu düşündüğü için)
ROMEO’NUN
JULİET’İ
Oyun genel olarak
Othello üzerine yoğunlaştığı için burada fazla detay veremeyeceğim.
Shakespeare’in Juliet’inden çok da farklı olmayan Anne-Marie MacDonald’ın
Juliet’i, Desdemona’da olduğu gibi daha baskın ve aşk dolu. Cinsellik yönünden
ele alındığında ise sadece Romeo ile değil diğer erkeklerle de birliktelik
yaşamayı arzulayan, orijinalindeki saflığının aksine uyanık ve hırçın.
Shakespeare’in kadınlarını tek boyutludan çok boyutluya geçirmede, tek
düzelikten aşırılığa vardırılış bu şekilde olmamalıydı… Shakespeare, Juliet’i, aşkı için “ölmesi
gereken” bir boyutta yaratmış, aynı zaman da iktidara, aileye, güce, karşı
çıkanın sonunu trajik olarak betimlemiştir.
BİRAZ
DAHA OYUN…
Yazımın başında
belirttiğim gibi tipik Shakespeare komedilerindeki kılık değiştirmeler ve maske
kullanımlarının kendini gösterdiği oyun, Shakespeare’den esintiler taşısa da,
tam manasıyla atmosferi yakalamış değil. Komedi ile absürd komedinin farklı
kavramlar olduğunu yineliyorum. Bu konuya reji bölümünde daha fazla
değineceğim. Yazar, farklı olarak, sırf kılık değiştirmelerle kalmamış,
Desdemona ile Juliet’i de buluşturmuş. Bence iyi yapmış. Acaba kadın
dayanışması mı? Shakespeare eserlerinin olmazsa olmazı “soytarı” burada farklı
bir biçimde karşımıza çıkıyor. Çığlık maskesiyle! Dolaştığı yer ise mezarlık.
(Burada da “Hamlet” çağırışım yaptı) Bir gönderme sanki. Yine bilgiç olmasına
bilgiç fakat “sulu” bilgiç.
REJİ
Birçok defa başka
kurumlarda rejisörlüğünü yaptığı oyunları seyretme fırsatı bulduğum Mehmet
Birkiye’yi, Kenter Tiyatrosu’nda görmeyi özledim! İnşallah bir sonraki sezon bu
dileğim gerçekleşir. Neyse.. Hal böyle olunca rejisör koltuğunda Kadriye
Kenter’i görüyoruz. Öncelikle yine yazımda bahsettiğim, (Hani Shakespeare’in
etkin olduğu yıllarda toplu provaların yapılamaması olayı) aynı oyuncunun
birden fazla karakteri oynaması durumunu ele alalım. Shakespeare’e bir atıf ya
da bir Shakespeare havası estirmek için çok akıllıca fakat, tiyatronun
sitesinde, oyuncu kadrosu sekiz kişiden oluşurken, oyunda beş kişinin yer
almasına ne demeli? Bu durumda aklıma atıf ya da hava gelmiyor. Şimdi
soruyorum. Provalara katılacak zamanınız mı azdı? Yoksa bu bir tür kandırmaca
mı?
Önemli Not: Şimdi yazacaklarım, bu yazıya sonradan dahil edilmiştir. Oyunun sitesinde, kadro ve rol dağılımıyla ilgili bir bilgiye ulaşamamıştım. Oyunun oyuncularından Tuğçe Şartekin ve Ozan Ayhan, rollerin dönüşümlü oynandığını bu nedenle sayıların birbirini tutmadığını açıkladılar. Açıklamalarından ötürü teşekkür ederim. Daha sonra kurumun sitesi de gerekli açıklamayı yaptı. Tabii oyunu izlemeden evvel bilseydim tüm bu yazılara gerek duymazdım. (25.12.2013) Devam edelim...
Öte yandan, oyunu izlerken bazı beklentilerim oldu. Bunları söylemeden geçemeyeceğim. Araştırma görevlisi Constance’in evine girip çıkanlar, hayal dünyasında da Constance’e çeşitli Shakespeare karakterleri olarak görünüyor. Keşke buna bir bağlam bulunabilseydi. Bulunamayınca havada kalmış.
Önemli Not: Şimdi yazacaklarım, bu yazıya sonradan dahil edilmiştir. Oyunun sitesinde, kadro ve rol dağılımıyla ilgili bir bilgiye ulaşamamıştım. Oyunun oyuncularından Tuğçe Şartekin ve Ozan Ayhan, rollerin dönüşümlü oynandığını bu nedenle sayıların birbirini tutmadığını açıkladılar. Açıklamalarından ötürü teşekkür ederim. Daha sonra kurumun sitesi de gerekli açıklamayı yaptı. Tabii oyunu izlemeden evvel bilseydim tüm bu yazılara gerek duymazdım. (25.12.2013) Devam edelim...
Öte yandan, oyunu izlerken bazı beklentilerim oldu. Bunları söylemeden geçemeyeceğim. Araştırma görevlisi Constance’in evine girip çıkanlar, hayal dünyasında da Constance’e çeşitli Shakespeare karakterleri olarak görünüyor. Keşke buna bir bağlam bulunabilseydi. Bulunamayınca havada kalmış.
Evet, şimdi
komedi-absürd komedi ayrımına bir varalım. Anne-Marie MacDonald, trajedileri
komediye döndürmek istemiş fakat Kadriye Hanım işin içerisine absürdlük katmış.
O zaman bütün Shakespeare komedileri absürd müydü? Demek ki öyleymiş, ben
bilmiyormuşum.. Yastığın devamlı sahneye fırlatılması bu yazdıklarımın baş
örneği. (Aklıma “Sessizlik” geldi-DT) Ayrıca oyun “fantastik” öğeler taşıması
da absürdlük kavramına bizi yakınlaştırmaz. Sahneleyişte çok fazla
kararma-açılma var. Bir an için söndürün ve bir daha yakmayın dedim. Şimdi bir
öneri. Madem işin içerisine absürdlük katmak istediniz. Dekor değişimini ışık
açıkken, seyircinin gözü önünde yapsanıza! Hem amaca hizmet hem dinamizme. Son
olarak “çöp kovası” olayın başlangıcı ve bitişi olduğundan, her sahnede var
olmalıydı. Ona da “çöp” muamelesi yapılmış.
DEKOR
– KOSTÜM – IŞIK – AKSESUAR - MÜZİK
Dekor, üçlü bir yapıda
tutularak pratiklik sağlanmış. Ona rağmen kararma çok uzun ama neyse. Üçlü
dekor, sadece mekan tanıtımına yarıyor. Ben olsam içini boş bırakır ve dekorun
renginde bir tülle kaplardım. Oyuncular içinden geçerdi. Böylece yine sizin
amaca hizmet ederdi. Sadece bir öneriydi, takmayın. Arka plan hem Constance’in
çalışma masası hem de Juliet’in yatak odası + balkonu olarak yine çok amaçlı
kullanılmış. Madem absürd pardon fantastik, yine ben olsam, balkonu zemine
yapıp, yukarıdan merdivenle balkona inerdim.
Kostümler, Sadık
Kızılağaç imzalı ve dönemi yansıtır cinsten. Bir absürdlük görmedim.
Constance’in hem günümüzde hem de geçmişte yaşaması, ve böylece kostümünün hem
modern hem klasik izler taşıması yerinde olmuş. Oyuncuların birinin kostümünün
eteğinde tavus kuşunun tüylerine benzer (belki de öyle) tüyler vardı. Tam da
“tarla kuşu” konuşulurken. O tüyler, tarla kuşu tüyleri olsaya. ("Romeo ve Juliet" eserinde, Bülbül-Tarla kuşu tartışması dolayısıyla) Işık ise
kararmaların haricinde eksik ve hantal. Gece sahnesinde aydınlık. Dönemden
döneme geçerken verilen efektin yanında kararıp açılan ışık keşke renkte
değiştirseymiş. Lafların kesilip bağlandığı sahneler, klasik olarak sağı
karart, solu aç şeklinde bir aydınlatma görevi görmüş. Ben, oyuncuyu hareket
ettirmeyip, donan kareyi farklı bir renge büründürürdüm. Hatta birden fazla
renge. Gözetleme sahnesinde, sadece gözetleyenler aydınlıkta, sahnenin geri kalanı
karanlıkta kalmalıydı. Stadyum ışığı altı durumu kurtarmaya yetmemiş.
Gölgelerin oluşmasından bahsetmiyorum bile. (Işık: Cemal Baykal)
Aksesuarlar çok hoşuma
gitti. (Biri hariç) Constance’in apandisiti, baykuş tokaları ve kırmızı
kukiletasının, gittiği dönemde, çeşitli nesnelerden çıkması hoş olmuş. Sigara
kullanımı için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Sevmediğim nokta kutu kola mı
yoksa bira mı olduğunu tam çözemediğim üzeri beyazla kaplanmış içkiler.
Maskenin fare şeklinde oluşu harika! (Constance’e “fare” derlermiş) Ve tabii
maske kullanımı beni Shakespeare’e yakınlaştıran bir unsur. “Mendil”i de bu
unsurlara katabilirim. Müzikler, oyunda
kendine yer bulamıyor. Çoğu sahne geçişlerinde kullanılmış. Madem absürdlük
istiyorsunuz bir öneri daha: “Müzik çalarken, tak diye durup, oyuncular
şaşırıp, müziğe laf atıp, hop diye tekrar çalması.” Çok mu basit oldu? Ahh
nerede o “söğüt.” (Shakespeare'in Othello'sunda, Desdemona "söğüt" adlı bir şarkı söylemektedir) Finalde çalan müzik ise (Beyonce /"All the Single Ladies")
absürdlükten çok anlamsız. Oyuna dinamizm katmış, tamam. Ama giderayak…
OYUNCULUKLAR
Oyunun en önemli
halkası. Önce kadroyu sayayım. Kadriye Kenter, Tuğçe Şartekin,
Ebru Soyuerden, Serkan Altınaş ve Osman Kot. (15.12.2013 tarihli oyunda bu cast oynuyordu) Teker teker değerlendirme
yapmayacağım. Keza oyunculuk değerlendirmekten hoşlanmıyorum. O başka bir iş. "GENEL" olarak umduğumu bulamadım. Tam oturmamıştı.
Emeği geçen herkesi
kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim…
Bir başka önemli not: Kaynak taraması yaparken, her cümleyi kelimesi kelimesine almadım. İçlerinden kendi aklımla görüp, kani olduklarımı paylaştım. (Daha detaylı bilgi isteyene mail yoluyla yanıt verilecektir. Mail adresim yazı sonunda bulunmaktadır) Shakespeare karakterlerini herkes farklı yorumluyor. Örneğin; "Hamlet"in "yeni" yorumlanışı bu sene İDT'nda sahneleniyor. Bu da, Anne-Marie MacDonald'ın yorumu...
Bir başka önemli not: Kaynak taraması yaparken, her cümleyi kelimesi kelimesine almadım. İçlerinden kendi aklımla görüp, kani olduklarımı paylaştım. (Daha detaylı bilgi isteyene mail yoluyla yanıt verilecektir. Mail adresim yazı sonunda bulunmaktadır) Shakespeare karakterlerini herkes farklı yorumluyor. Örneğin; "Hamlet"in "yeni" yorumlanışı bu sene İDT'nda sahneleniyor. Bu da, Anne-Marie MacDonald'ın yorumu...
ŞİKAYET
Kenter
Tiyatrosu’na;
Broşür yoktu!
Salon buz gibiydi! + Havalandırma açıktı!
Oyuncu kadrosunu zaten
açıkladım.
Kapıda bilet kesici
yoktu! Salla elini gir.
Dünyadan örnekler. Bakın bakalım ne gibi benzerlikler (!) var.
http://www.youtube.com/watch?v=slPLv0-1uRU
http://www.youtube.com/watch?v=uY25I_zeD04
http://www.youtube.com/watch?v=96v6dtfl2n4
Dünyadan örnekler. Bakın bakalım ne gibi benzerlikler (!) var.
http://www.youtube.com/watch?v=slPLv0-1uRU
http://www.youtube.com/watch?v=uY25I_zeD04
http://www.youtube.com/watch?v=96v6dtfl2n4
Not:
Oyun 2 saat 15 dakika / 2 perdedir.
Ayrıntılı
bilgi için: www.kentertiyatrosu.org
“Othello” ve “Romeo ile
Juliet” eserleri okunarak yazılmıştır.
Tuğçe Şartekin'e, final şarkısını hatırlattığı için teşekkürler.
Yazıma vakit ayırıp değerlendirdiği ve değerli yorumlarını esirgemediği için Melih Anık'a teşekkürler.
Yazıma vakit ayırıp değerlendirdiği ve değerli yorumlarını esirgemediği için Melih Anık'a teşekkürler.
Toplu kaynaklar
Antik Batı Klasikleri Yayınevi / "Romeo ve Juliet" adlı eserin ön bölümü.
EGE KÜÇÜKKİPER / ege0692@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder