MACBETH
Macbeth, William
Shakespeare’in 1606’da yazdığı trajedi türünde bir eser. Birçok opera ve sinema
filmine uyarlanmış. “Shakespeare Haftası” dolayısıyla izlediğim ilk oyun olan
Macbeth’i, tiyatro formu dışında, Verdi’nin bestelediği opera formuyla da
izleyecektim fakat denk getiremedim. Oyuna yer bulduğuma şükrediyorum…
Klasikleşmiş metinlerde
metnin ne barındırdığını anlatmaktan çok teknik unsurlara önem vermeyi tercih ederim. Metin ile ilgili sadece ekleme(ler)
ya da çıkarma(lar) varsa söz ederim. Üçlemenin diğer halkaları olan “Fırtına”
ve “Othello” için de bu tutumu
sergiledim. Genellikle evrensel olan eserlerin farklılaştırılmasına olumlu
yaklaşmam. Değerinin söndüğüne, evrensellikten ülkeselliğe geçerek alanını
daralttığına inanırım. “Evet, bu onların (?) ………… (Bir oyun adı)” diye bir şeyi
kabul edemem. (Aslında bunu birçok yönetmen de yapıyor ya neyse) Birazdan
yazacağım “Macbeth”, tüm bunlardan uzak, evrensel değerlerini koruyabilmiş bir
sahneleyiş biçimiyle karşıma çıktı. Her ne kadar klasik sahneleyiş tarzının
rejisörün yaratıcılığını sınırlandırdığını düşünsemde, “farklı” olanı deneyip,
“deneysel” olmasından iyidir. Hani demiştim ya “ekleme ya da çıkarma var ise
söz ederim” diye. Şimdi onlara bir bakalım…
Orijinal metne göre 4.
Perde 2. Sahne oyundan çıkarılmış. Bu sahnede Lady Macduff ile çocuğun
konuşmalarına yer veriliyor. Ben tamamını olmasa da önemli gördüğüm bir kısmını
yazmak istiyorum.
ÇOCUK:
Babam hain miydi anne?
LADY
MACDUFF: Evet, öyleydi.
ÇOCUK:
Kimler haindir?
LADY
MACDUFF: Kim olacak sövüp yalan söyleyenler.
ÇOCUK:
Öyle yapanların hepsi hain midir?
LADY
MACDUFF: Evet hepsi haindir. Kesinlikle asılmalıdır!
ÇOCUK:
Sövüp sayanların hepsi asılmalı mıdır?
LADY
MACDUFF: Evet hepsi.
ÇOCUK:
Onları asma yetkisi kimindir?
LADY
MACDUFF: Kimin olacak namuslu insanların.
ÇOCUK:
Öyleyse sövüp yalan söyleyenler aptal, güçlerinin ve sayılarının farkında
değiller çünkü. Onlar, o kadar çok ki namuslu adamları rahatlıkla götürüp
asabilirler.
Özellikle “Onları asma
yetkisi kimindir?” sorusu ve çocuğun söylediği son replik, metinde olmasına rağmen,
hiç değiştirilmeden, bu haliyle bile bir gönderme olabilirdi. Hatta ben oyunun
ana noktalarından biri olduğunu düşünüyorum. “Çocuk” karakterini oynayan kişi
delikanlıydı. Muhtemelen sahne bunun için çıkartıldı. Yine de olmasını yeğlerdim.
Hazır, çocuk karakteri ile ilgili görüşlerimi paylaşırken şunu da ekleyeyim,
çocuğun kaçtığı sahne fazla havada kalmış. Daha net gösterilebilirdi. 1. Perde,
orijinal metinde 3. Perdenin 3. Sahnesinden sonra sonlandırılmış. Yani katiller
Banqou’yu öldürdükten sonra. Bir soru işareti ve merak unsuru için doğru bir
ayrım. Kapıcının olduğu sahneyi ise, diğer Shakespeare oyunlarındaki “soytarı”
ile özdeşleştirdim. (Bilgiç ve ukala) Klasik
sahneleyiş ile sınırlanmadan kastım bu idi. Rejisör için pek de söylenecek bir
şey yok. Bozkurt Kuruç (Oyunu izlemeden bu şekilde sahnelendiğini tahmin etmiştim)
yukarıda saydıklarımın haricinde başarılı bir oyun ortaya koymuş. “Ben Macbeth
seyrettim” cümlesini rahatlıkla söyleyebilirim.
Dekor tasarımı Güven
Öktem’e ait. Bu bölümde rejisör ile (Özellikle “mekan” kavramı hakkında)
bağlantılı birkaç şey daha söylenebilir. Oyunu Büyük Tiyatro’da izledim. Sahne
önü müsait olmasına rağmen dekor geriden başlıyordu. Oyun başlamadan önce sahne
önünün çeşitli yollar için kullanılacağını sanmıştım fakat yanılmışım. Herhangi
bir devinim olmadı. Buradan hareketle mekan kavramına değinmek istiyorum.
Saray, oda, yol, orman, hisar gibi mekanların hepsi için aynı yer kullanılmış.
Haliyle bu da biraz algı bozukluğuna yol açmış. O halde sahne önü neden boş
tutulmuş? Bir kısım mekan oraya kaydırılabilirdi. Cadılar için ayrı bir yer
oluşturulmasını beklerdim. Yalnız hayalet suratından yapılmış büyük pano
(Başarılı) “özel alan”ı simgelemeye yetmemiş.
Bir diğer kafama
takılan husus, oyunun yüksek bir platformda oynanmış oluşu. Yükselik, iktidarın
farklı konumunu betimlemiş elbette fakat herkesin o yüksekliğe çıkışı biraz
evvel yazdığımı yerle bir etmiş. Oraya çıkmak, o makama ulaşmak o kadar kolay
mı? Diyeceksiniz ki Macbeth bir bıçak darbesiyle o mevkiiye ulaştı. Haklısınız ama
neticede gücün temsili olarak karşımızda duruyor. Gücünü yitirişi ise oyunun
sonunda. Başından beri bunu görmemiz etkiyi azaltmış. Yukarıdan inen zırh
biçimli perde Macbeth ile Lady Macbeth’in odasını belirlerken, konuşulanların
gizliliğini ve odanın koruyuculuğunu göstermiş. Ayrıca zırhın arka plana
yansıttığı parmaklık şeklindeki gölgeler Macbeth’in sıkışmışlık duygusunu
vermiş. Şüphesiz bu kısımda ışık tasarımcısı Zeynel Işık’ın payı büyük. Zeynel
Işık, genelde karanlık bir atmosferde geçen eseri, geceye ve zamana uygun
olarak tasarlamış. Bıçaklanma sahnesindeki yanıp sönen ışık ise tehlikenin
varlığını bildirmiş.
Kostüm tasarımına imza
atan Gül Emre, rejisörün “klasik” yöntemine uyum sağlamış. Lady Macbeth’in
intiharından önce giydiği beyaz gecelik “ölüm” (Kefen) halini, önceleri giydiği
kırmızı elbise ise “kan”lı halini sunmuş. Hayaletin neden siyah kefenle
dolaştığını anlayamadım. Fotoğraflara baktımtığımda beyaz ile gri arası bir
renkti.? Müzikler ise ağırlıklı olarak gerilim ve hüznü beraber barındırmış.
Kişinin kendi ile başbaşa kaldığı sahnelerde ise dinlendirici müzik ortamı
rahatlatmış. Can Atilla oyuna bütün ruhunu katmış. Efektler abartıdan uzak. Borazan
sesi de duymak isterdim. Aksesuarlar da dönemi anlatmaya yardımcı olmuş.
Oyunculuklar, eseri hem
daha güçlü hem de daha izlenebilir kılmış. Sinan Pekinton’un oyunculuğuna
bayıldım. Özellikle ses tonu insanı etkiliyor. Aç parantez (Bence rejisörlüğü
bıraksın) kapa parantez. İpek Çeken mi Lady Macbeth yoksa Lady Macbeth mi İpek
Çeken bilemedim? O derece başarılı. İşin içerisine “ruh” katılınca ortaya da
böyle güzel sonuçlar çıkıyor. Kadrodaki kalabalık “kuru kalabalık” gibi
durmamış. Belli bir amaç ve bütünlük taşıyor. Emeği geçen herkesi kutlar,
alkışlarının bol olmasını dilerim. Fazlasıyla memnun kaldım. Bunun için ayrıca
teşekkür ederim…
Bir sonraki yazım “Fırtına” http://egekucukkiper.blogspot.com.tr/2014/01/shakespeare-uclemesi-2-frtna-izmir-dt.html
Not:
Oyun 2 saat 30 dakika / 2 perdedir
Ayrıntılı
bilgi için: www.devtiyatro.gov.tr
Kaynak
Antik Batı Klasikleri :
“Macbeth” (Basım: Şubat 2011)
EGE KÜÇÜKKİPER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder