1 Kasım 2015 Pazar

Bir Yanılgı Oyunu: Yanlışlıklar Komedyası (BBT)



Oyunun orijinal ismi 'The Comedy of Errors' yani 'Yanılgılar Komedyası'. Fakat biz millet olarak yanılgıdan ziyade yanlışlığı daha çok benimsediğimiz için, oyunu 'Yanlışlıklar Komedyası' olarak adlandırmışız. Bu bilgiyi aktarmadaki amacım çeviri hatasını vurgulamaktan öte, yazımın başlığındaki anlamı ön plana çıkarmaktı. Oyunu izlerken hem benim hem de rejisörün büyük bir yanılgı içerisinde olduğumuzu gördüm. Benim yanılgım, İngiliz bir rejisöre aldanıp, oyuna 'gelmem' oldu. Rejisörün yanılgısı ise elbette bu yazının konusunu oluşturuyor. O halde başlayalım...

Komedi türünde olan oyunun rejisörü Tim Supple. Bana göre rejisörün ilk yanılgısı oyunun türü ile ilintili. Öyleki, komedi öğeleri yok denecek kadar az. Yaratılmaya çalışılan komedya havasını, nispeten kalabalıktan doğan kargaşada ve dekor değişimlerinin gerçekleştiği sıralarda hissetmek mümkün. Yani ortaya konan komedi 'anlık'. Oysaki metin bir yanılgının komedyası üzerine kurulu. Sanırım rejisörün ilk yanılgısı bu. 

Yanlışlıklar Komedyası ana ekseninde ikiz kardeşler ile ikiz uşakların yanılgıları neticesinde düştüğü durumları anlatan bir 'ilk dönem (acemilik)' oyunu. Tim Supple da oyunun bu sıfatından etkilenmiş olacak ki, ikizlerin, iki farklı dinden olmalarını isteyerek, birini Müslüman yapmış. Bu durum, daha oyunun ilk dakikasından salona yayılan ezan sesi ve oyunun afişi ile sabit. Lakin rejisörün bu dokunuşu oyun içerisinde kendine anlamlı bir yer edinememiş. Finalde verilen 'mevlanavari' mesaj, oyun boyunca kapalı duran 'din' kavramını pek de etkili kılmamış. Başa ve sona eklenen ileti tek başına bir 'parça'. Ortaya atılan mesele, tıpkı Shakespeare'in 'On İkinci Gece' adlı eserinde olduğu gibi ulusal, kültürel, sınıfsal ve cinsel kimliğe ek olarak 'dinsel kültür' üzerinden bambaşka bir boyuta taşınabilir ve tartışılabilirdi. Fakat bu haliyle, hangi amaca yönelik yapıldığı net değil. Böyle hassas konular netlik kazanırsa bir anlam ifade eder. Aksi halde bir yanılgıdan ileriye gidemez...

Klasik eserleri güncelleştirme çabaları artık ayyuka çıkmış bir halde izleyiciye sunuluyor. Yanlışlıklar Komedyası'nda sunulan, günü yakalama ya da oyunu bugüne taşıma çalışmaları, aslında oyunu özünden ve tarihsel anlamından soyutlayan etkenlerden biri. Sokakta (sahnede) gördüğüm polis, işi dağda (sahnede) olan bir komando eri (bordo bereli), rejisörün 'savunma gücü'nün bir yanılgısı. Bu savunma aynı zamanda oyunun defansının ne kadar kötü olduğunu gösteren bir belge. Belgenin altında imzası olan kişi ise oyunun rejisörü Tim Supple. Her şey o ülkenin kültürünü ve geçmişini tanımak / bilmek ile ilgili...

Oyuncuların, olanı biteni seyirciye dönüp anlatması demode bir reji anlayışının kanıtı. Modernizm kokan bir oyunda karşılaştığım bu demodelik, görünen en net yanılgılardan biri. Oyuncunun olayı özet geçmesi, rejinin aktarım olanağının kısırlığı ile eş değer. 'Ben yapamadım, sen yap' mantığının bir benzeri. O halde sen neden varsın? Buradan hareketle Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın oyun seçimine değinmek istiyorum. Ülkenin içerisinde bulunduğu böyle bir ortamda Yanlışlıklar Komedyası oyununu seçmek kurumun ilk yanılgısı. Oyunu İngiliz bir rejisöre yönettirmek ise ikinci. Rejisör, 'yabancı'sı olduğu bir yere elbette yabancılaşır... 

Kerem Çetinel'in dekor tasarımı 'yanlışlığın doğuracağı gülünçlüğe' uygun. Fakat oyun içerisindeki kullanılışı son derece yanlış. Döner yarı saydam camlardan oluşan bölümler, ikizlerin değişimi ve türlü karışıklıklar için bulunmaz bir nimet. Ben, bu nimetin elin tersi ile itildiği kanaatindeyim. Doğru kullanılsaydı, birçok amaca hizmet edebilirdi. (Kapı - dolap komedyası gibi) Bir tarafın sokak diğer tarafın ise ev olarak nitelendirildiği, simetriden yoksun sahne tasarımı birçok oluşuma gebe olabilecekken bu şekliyle sadece 'mekan' tanımlamasına bir örnek. Masa ve sandalyeler oyunun Burger King veya Mc Donald's sponsorlarından biri konumunda. Tek farkı sponsorun finansal değil görsel olması. Güncelleştirme bu değil...

Sadık Kızılağaç'ın kostümleri, aklımın alamayacağı bir basitlikte. İkizleri 'ikiz' giydirmek bir önceki cümleme verilebilecek en iyi timsal. Karakterlerin her birinin kendi içinde bir zıtlığı yakaladığı aşikar. Bu zıtlığın kostümlere de sinmesini isterdim. Bedensel anlamda aynı oluşları en açık biçimiyle zaten meydanda. Ruhu ortaya çıkaracak olan kostümler. Bir başka deyişle kostümlerin ruhu yok. Kimi kostümler çok açık (Adriana), kimi kostümler çok 'bugün' (Dük - Luciana) kimileri ise çok ayân. Ufak tefek dokunuşlar, o karakterin kimliğini ele verir. Bunun örneklerini başka oyunlarda gördüm. Bu arada Dük'ün temsil ettiği 'bugünün iktidarı', onun kadar bağışlayıcı değil. Bunu kör olmayan herkes görür. Dedim ya, her şey o milleti tanımaya bağlı...

Yakup Çartık'ın ışık tasarımının dekora hiçbir yaptırımı yok. O yeşil kalın camlar, verilecek özenli ışıklar ile iki tarafın (camın ardı ile önü) ayrımını gözler önüne serebilirdi. Benim gördüğüm bir tarafın karanlık diğer tarafın ise aydınlık oluşuydu. 'Tasarım' sözcüğünü kullanabilmek için bu kadarının yeterli olmadığı kanısındayım. Oyun müziğinin kime ait olduğunu, oyunun künyesinde bulamadım. Kendisine, neden o kadar ağır ve kasvetli bir müziği tercih ettiğini ve o müziğin oyuna ne gibi bir getirisinin olduğunu sormak isterdim. Müzik, oyunu komediden adım adım uzaklaştıran baş etkenlerden biri. Uygun bir müzik, en azından atmosferi kurtarabilirdi. 

Oyuncular için tek tek yorum yapmak pek adetim değildir. Burada da kalabalık bir oyuncu kadrosu var: (Orhan Aydın, Erol Ozan Ayhan, Ercan Koçak, Ali Çelik, Ali Rıza KubilayEmrah Eren, Hatice Elif Ürse, İrem Sultan Cengiz, Emre Koç, Murat Şenol, Faruk Üstün, Nurhayat Atasoy, Yunus Emre Kılınç, İlkin Tüfekçi, Fidan Tek Koşar, Emre Sırımsı) Genel anlamda düşüncelerim: oyuncuların ağızlarından çıkan sözlerin anlamını tam olarak idrak etmeden aksettirmeleri, duygunun yerini ezberin alması, repliklerin uzunluğunu, tempolu söyleyiş biçimiyle kısaltma ve bu yolla istenilen tesirin elde edilememesi.

Yanlışlıklar Komedyası, rejisör ve dramaturji (Irmak Bahçeci) birlikteliğinin uyum sağlayamadığı bir oyun. Irmak Bahçeci bir oyun yazarı. Şimdiye kadar iki oyununu sahnede izleme fırsatına eriştiğim için mutluyum ama bu oyundaki dramaturjik açısına şaşkınım. Söylenecek çok şey var lakin bu oyunun eleştirisini yazan Melih Anık bana bir şey bırakmamış. Önce davranmak önemli. Emeği geçenleri kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim...

Not: Oyun 2 perde / 2 saat 10 dakikadır.
Kaynak: Oyun metni (Yanlışlıklar Komedyası / Özdemir Nutku)


Ege KÜÇÜKKİPER


1 yorum:

  1. Ege Küçükkiper ve Melih Anık yazıları okunduğunda felsefî duygu veriyor...

    Benim için tiyatro bir meslek değil, bir sanattır... Mesleğin işlevi "karın doyurmak", sanatın işlevi "ruh doyurmak" kavramlarıyla dile getirilebilir... Ege Küçükkiper ve Melih Anık gibi "çıkarsız tiyatro yazarları", tiyatronun sanat olması için olağanüstü büyük çaba harcıyorlar. Tiyatroyu meslek olarak algılayanların bu yazarlarla ilgilenmemesi son derecede doğal. Ben, tiyatroyu bir sanat etkinliği olarak gördüğüm ve çıkarsız yapılması gerektiğini savunduğum için, Ege Küçükkiper ve Melih Anık adlı yazarların bütün tiyatro etkinliklerini çok yakından izliyorum. Siz de izleyiniz ki, tiyatro yalnızca bir meslek olma hâlsizliğine tutsak olmayıp, tiyatro olma hâline sıçrasın...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil