20 Mart 2016 Pazar
Simgeci Bir Vodvil: 'Üç Nokta' (Ak'la Kara)
Üç Nokta, Kerem Kobanbay'ın yazdığı dördüncü (Herkes Aynı Hayatı Yaşar, Deliler Evi, Arsız Davet) vodvil. Oyun, Tiyatro Ak'la Kara'nın bir prodüksiyonu. Kerem Kobanbay da tiyatronun iki kurucusundan biri. Aynı adı taşıyan bir de dublaj stüdyoları var. Yazar, bünyesinde yer aldığı tiyatronun Sherlock Holmes ve Tom, Dick ve Harry adlı yapımlarında oyuncu, Tanrı ve Pizza Kulesi oyunlarında ise rejisör olarak yer almış. Şu sıralar, Kelebekler Özgürdür'ün yanı sıra Üç Nokta'da, üç farklı rolü oynamakta. Tiyatro Ak'la Kara'nın önünden çok geçtim lakin şimdiye kadar onlara bir fırsat tanımadım. Bunun nedeni, repertuarlarının gişeye (halkın rağbet göstereceği komediye) yönelik oluşu. Bu fazlalık elbette onlar için bir avantaj. Ayrıca, hali hazırda ünlü klasik eser, Cyrano de Bergerac'ı sahnelemekteler. Tür olarak diğerlerinden çok ayrı olmasına karşın, yine de benim için büyük bir soru işareti. Hani derler ya 'Ak mı kara mı şimdi ortaya çıkar' diye. Hislerim tam da bu yönde...
Üç Nokta, biri taksi şoförü, diğeri oyun yazarı, öbürü ise telaşe müdürü olan üçüzlerin, birbirlerinden habersiz çağırdıkları masözün, yayınevi temsilcisinin ve cinayete kurban gitmiş adamın karısının evlerine gelmesiyle, üçüzlerin ve üç ayrı kadının kimlik karmaşasından komedi yaratan, evin temizlikçisi, ona aşık apartman görevlisi, cinayeti işleyen katil ve katilin peşinde olan polisin de olaya katılımıyla, komedi dozunu arttıran keyifli bir vodvil. (Bu tip oyunların konusu ancak bu kadar açıklanır)
Bir önceki paragraftan da anlaşılacağı gibi oyun, vodvil türünün olmazsa olmazlarını, yani karışıklık, karışıklıktan doğan kaos, yer değiştirme, yerine geçme, odalara tıkılma ve yanlış kapıyı açma gibi unsurları içerisinde barındıran bir 'mikser'. Bu mikserin kimin elinde olduğu sorusuna net bir yanıt vermek zor. Sürekli el değiştirmesi, oyunun da karmaşaya sürüklenmesini (düğüm atılmasını) sağlayan en önemli öğe. Metinde olayın geçtiği yer olarak tiyatro Ak'la Kara'nın adresi verilmiş. Öte yandan oyuncuların ışık odası ile kurdukları irtibat ve oyun asistanının oyuna dahil olması gibi etkenleri de düşündüğümde, yazarın 'burası bir tiyatro ve bu da bir oyun' mantığı ile metni kurguladığı sonucunu çıkarıyorum. Rejisörün yaptırımları da bu doğrultuda. Üçüzlerin haricindeki karakterlerin tümü için kargaşanın çözüme ulaşmasına vesile olacak anahtar, olayın merkezinde. Fakat önünde çözülmeyi bekleyen birden fazla sorun varsa, ana soruna odaklanman güçtür. Çoğu zaman cevaba çok yakınızdır ama bir başka mesele ile karşılaşınca ondan uzaklaşıp, yeni derdimiz ile meşgul oluruz. Kerem Kobanbay'ın yaptığı da bu.
Bu oyunda metin dışındaki her şeyi (ışık, dekor, kostüm, müzik) rejisör Murat Sarı'ya ithafen yazıyorum. Murat Sarı, metindeki kargaşayı 'simgesel' bir biçimde tasarlamış. Bu simgesellik, seyircinin kafasında oluşabilecek karışıklığı önlemek ve üçüzlerin 'birliğini' giderip, onları farklılaştırmak adına olumlu. Simgesellikten kastım, oyun kişilerinin genel olarak mesleki ve karakteristik yapılarına göre kimininkinde Shakespeare ve kuru kafa (oyun yazarlığı), kiminkinde ördek (peltek konuşması), bir başkasınınkinde Robert de Niro (taksi şoförülüğü), diğerlerinikinde ise Heidi (saflığı), Batman (kurtarıcı kapıcı), iyi polis - kötü polis (komiserliği), tiyatro Ak'la Kara amblemi (asistanlığı), arı (çalışkanlığı) gibi görsellerin, kostümlere işlenmiş olması. Mutfak ve banyo kapısı için de aynı şeyi söyleyebilirim. Diğer dört kapının çeşitli simgelerden uzak olması yine belirsizliğin yaratacağı karışıklığa iyi birer destekçi.
'Renk', simgeden sonra oyunun düğümünü ve çözümünü oluşturan ikinci faktör. Üçüzlerin kostümlerinin renkleri ile tablodakilerin bir olması bu duruma bir örnek. (Tabii diğer karakterler de) Sahnenin dar oluşunun tempoya bir engel teşkil etmediğini görmek beni sevindirdi. Burada 'kaç-kovala'dan ziyade, 'gir-çık' motifinin ön planda olması, durumu kotarıcı. Bazı oyunlarda, olay hızlı ilerlerken birden durur ama bu durdurma rejisör tarafından bilinçli yapılan bir uygulamadır. Hem oyuna farklılık katar hem de seyirciye nefes aldırır. Çok uzun değildir. Oyun aniden tekrar aynı tempoya girer ve sonlanır. Murat Sarı'nın 'dans' sahnesi, az önceki açıklamama bir emsal. Atmosfer değişimi genellikle ışık düzeyinde verilir. Burada da öyle olmuş.
Dekor: Murathan Yılmaz (daha modern olabilir, çok eski)
Işık: Serpil Coşkun Altuncu (üstüne düşeni yapıyor)
Müzik: Orhan Enes Kuzu (hiç yaratıcı değil)
Bedia Ener'i Asuman Dabak Tiyatrosu'nda çok seyrettim. Kendisini bu tür oyunlarda izlemeye aşinayım. Her zamanki gibi çok başarılı. Kerem Kobanbay, ses ve beden kullanımıyla, üç 'farklı' üçüz olmakta fazlasıyla iyi. Buket Dereoğlu inandırıcı bir sarhoş. Levent Ünsal, 'espri nasıl satılır' dersi veren bir aktör. Devrim Atmaca, korkutmak ile güldürmenin ayarını dengeleyen bir aktris. Nazlı Kar, biraz hızlı oynuyor ama bu kadronun uyumunu bozmuyor. Vural Buldu, iki farklı kişiliği aynı potada eritebilen bir oyuncu. Ahmet Taşdemir ise, hepimizin kurtulmak isteyeceği bir anti-tipte, çok sempatik. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim...
Ben genelde metni okuduktan sonra sahnede gördüğüme pek gülmem. Üç Nokta, buna rağmen beni güldüren bir oyun oldu. Herkesin görmesini ve doya doya gülmesini isterim...
Notlar;
Oyun 2 perde / 2 saattir.
Fotoğraf bana aittir.
Kaynak
Oyun metni (Üç Nokta)
Oyun broşürü
Ege KÜÇÜKKİPER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder