15 Şubat 2016 Pazartesi

Aziz Nesin 100 Yaşında (1) : 'Hadi Öldürsene Canikom' (Tiyatro Ayna)


2015 Aziz Nesin'in 100. Doğum yılı idi. Bu sebeple çeşitli kurumlar, Aziz Bey'in çeşitli oyunlarını sahneledi. Hadi Öldürsene Canikom da bunlardan bir tanesi. Oyunun yazılış tarihi 1970. Aziz Nesin 1970'de üç oyun (Çiçu, Tut Elimden Rovni, Hadi Öldürsene Canikom) yazmış ve üçünün de temasını yalnızlık üzerine kurmuş. Bu üç oyun Aziz Nesin'in 'yeni bir tiyatro işi yaptığıma inandığım' dediği oyunlar kapsamında ele alınmış. Metni okurken, oyunun Çiçu ile olan bağlantısını keşfettim. Yazarın bu ilişkiyi haklı çıkaracak bir açıklamasını ararken karşıma şu ibare çıktı: 'Hadi Öldürsene Canikom ile Çiçu, insanın yalnızlığını anlatmaktadır. Çiçu bir adamın - ki hepimizindir - yalnızlığının dramı, Hadi Öldürsene Canikom ise iki yaşlı kadının yalnızlığının güldürüsüdür.' 

Görüldüğü gibi Aziz Bey'in izahatı, oyunun sadece teması ile ilintili. Benim, oyunları çok daha birbirine yakınlaştıracak düşüncelerim şöyle: Çiçu, bir tavan arasında geçer, Hadi Öldürsene Canikom ise bir apartmanın bodrum katında. Çiçu'da 'cansız olan' şişme bir kadındır, Hadi Öldürsene Canikom'da ise bir general üniforması. General üniformasından yola çıkarak Aziz Nesin'in sanat yaşamına başlaman önce üst teğmen olduğunun altını çizmem gerek. Yazar, oyundaki Generali 'erken' öldürerek (suda boğarak), aslında üst teğmenlikten de kendini erken emekli etmiş. Çiçu'da ifade ettiği: 'Kendi yalnızlığımda boğuluyorum' sözünü ise sanki Hadi Öldürsene Canikom için söylenmiş. 



Yalnızlığın belirlediği ortak temanın dışında söylediğim iki noktayı biraz açmak istiyorum. Çiçu ile Hadi Öldürsene Canikom'un bir apartmanın çatı ve bodrum katlarında geçmesi, yalnızlık duygusunun bireyi sıkıştırması ile orantılı. Bu sıkıştırma hem ruhsal hem de fiziksel. Çatı katında gezmek için başınızı sürekli eğmeniz gerek. Bodrum katında yaşamanız içinse, pencereden dışarıyı görebilmek adına parmaklarınızın ucuna yükselmeniz şart. Her ikisi de bedeni zorlayıcı durumlar. Yazarın buradaki iletisi ise, sevgisiz ve yalnız bırakılmış bireylerin uç noktalara (çatı-bodrum) itilmesinden başka bir şey değil. Bunu yapanlar da apartmanın 'normal' katlarında oturan 'sakinler'. Hadi Öldürsene Canikom bireyi uç noktalara itenleri, hedef dışı tutan bir oyun. Bu durum Çiçu'da daha belirgin.   

Aziz Nesin'in bu iki oyunu kaleme aldığı yıl, Türk Tiyatrosu'nda da 1960'tan itibaren baş gösteren, bireyin kendi kabuğuna çekilmesi ve topluma yabancılaşmasının örneklerinin verildiği zaman dilimi içerisinde. Hadi Öldürsene Canikom'un alt metnini oluşturan kavram bir nevi 'tektipleştirme'. Eve gelen Havagazı Memurunu türlü yaptırımlarla, ölmüş kocalarına benzetmeye çalışan iki yaşlı kadın bu durumun bir emsali. Fakat Aziz Bey burada daha çok geçmişe duyulan özlemi, kaybedilen değerleri ve yalnızlığın vermiş olduğu çaresizlikleri baz alarak bir ileti oluşturmuş. Bu iletiyi bugün için yorumlayan biri, tektipleştirmeyi, kendi gibi olmasını, düşünmesini ve eylemlemesini sağlama şeklinde 'okuyabilir'. Aziz Nesin'in oyunları asla eskimeyecek ve güne göre okumaya elverişli ortamını koruyacak türde yapıtlar. Bu nedenle yazdıkları 50 yıldır sahnelerde. 

Oyun, komşuluk, yardımlaşma, dayanışma, özveri, dostluk, arkadaşlık gibi birçok konunun önemini dile getirmekle beraber, 'sipariş üzerine' hiçbir şeyin olmayacağını, ancak inanç ile istemenin ve bu uğurda savaşmanın kişiyi amacına ulaştıracağına parmak basıyor. Aziz Nesin'in tersinlemeden faydalanarak kurguladığı oyunu, öldürmeye gelenin öldüğü, ölmek isteyenin öldürdüğü, ölmüş olanın diriltildiği, sürprizlerle dolu bir metin. Bu sürprizli metne 'telefon' ile dahil olan oğlanın kurduğu iletişim ise, aslında iletişimsizliğin bir temsili. İletişimsizlik Çiçu'nun da temel sorunlarından biri. Bu sorunu eserlerinde işleyen yazarlar, meseleyi genellikle absürd bir biçimde ele aldılar. Şişme kadın Çiçu da absürd değil mi?      

Hadi Öldürsene Canikom, tipik Aziz Nesin oyunlarından farklı olarak siyasi hicvi bünyesinde barındırmayan bir oyun. Fakat Haldun Dormen'in radyo aracılığı ile esas haberin (Havagazı Memuru ile ilgili) önüne ve sonuna koyduğu, gündemi hatırlatan politik haberler, bugüne çok şey söylüyor. Dilek Türker'in dokunuşları da bu söylemlere bir katkı niteliğinde. Dilek Türker'in 1990'da Türkiye'ye dönüşü Aziz Nesin'in, onun için yazdığı oyun sayesinde. Bu oyun, Tiyatro Ayna'nın kuruluşuna da (1990) zemin hazırlayan bir vesile. Dilek Türker, 'delirmemek için mizah yapıyorum' diyor. Aziz Nesin'e olan vefa borcunu ise, Hadi Öldürsene Canikom'dan sağladığı geliri Nesin Vakfı'na bağışlaması ile ödüyor. Bu zamanda hangi özel tiyatro bunu yapar?


KIRMIZI ÇERÇEVEYE ALDIKLARIMA DİKKAT EDİN

Oyunun rejisörü Haldun Dormen metne çok fazla dokunmayıp, sahneyi üç deneyimli oyuncuya, seyirciyi ise Aziz Nesin'in en güçlü silahı olan dili ile baş başa bırakmış. Oyun güldürürken düşündürmüş, düşündürürken acıtmış. Finaldeki anons oyuna bir hoşluk katmış. Rahmetli Osman Şengezer'in dekor tasarımı dönem atmosferine çok uygun. 1970'lerde evlerin çoğu yaşanan göç neticesinde şehrin dışına konumlanmış, bir ya da iki odadan oluşan küçük hanelerden ibaretti. Aziz Nesin de oyunun dekor tasarımını: 'Büyük bir kentin uzak dış mahallelerinden birinde, bir küçücük dairenin bir odası' şeklinde tanımlamış. Daha önce belirttiğim 'itilmişlik' aslında 'kentsel' bir sorun. Bugünün kentsel dönüşümü eskiyi yıkıp yerine yeniyi yapmak ve bu yolla insanları şehrin uçlarına terk etmekten farksız. (Bu da farklı bir okuma olabilir) Dekorda, pencerenin konumunu, anlatıma ket vurduğu için sevmedim. Orada birinin yalnız yaşadığına, duvardaki ve aynadaki onlarca fotoğraftan dolayı ikna oldum. Kostümlerin, karakterlerin yaş ve isteklerine uygun renk ve biçimlerde olduğunu gördüm. Seçilen şarkıların ise metnin temasına katkı yaptığını hissettim. 

Dilek Türker, Ayberk Atilla ve Tiraje Başaran'dan oluşan kadro deneyimli, bütün ve yaratıcı. Yanımda oturan gencin: 'Gençler oynayınca daha güzel oluyor' demesi bana Güldür Güldür Show izleyici profilini anımsattı. Demek ki gençler sululuğu güzellik olarak değerlendiriyor. Usta oyuncuları sahnede seyretmek her genç için büyük bir şanstır. Bu şansı kullanmasını bilen kazançlı çıkar. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim... Ebeveynleriniz hayatta iken onları sevin ve asla yalnız bırakmayın!




#AzizNesin100Yaşında

Notlar;
Oyun 2 saat / 2 perdedir.
Fotoğraflar bana aittir.

Kaynak
Oyun metni (Hadi Öldürsene Canikom ve Çiçu)



Ege KÜÇÜKKİPER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder