18 Mayıs 2015 Pazartesi
Etkili Bir Oyun: 'Uyanış' (Oyun Bandı)
Yakup Almelek'in yazdığı 'Uyanış', yurdumuzda ilk kez sahnelenmekle birlikte, Tiyatro Oyun Bandı'nın da ilk oyunu olma özelliğini taşıyor. (Eser 2010'da Broadway'de oynanmış) Yazarın bahsi geçen oyununun haricinde 7 oyunu (Oda Komşum Richard Wagner, Kan Davası, İş Adamı, Dadı, Armağan, Aldatmanın Ötesi ve Hazinenin Durumu Yürekler Acısıdır Kurtarabilen Çıksa Başımızın Tacıdır) daha var. Mitos Boyut Yayınevi, eserleri 'toplu' halde basmış durumda. Uyanış'ı okuduktan sonra, yazarın diğer metinlerini temin etme ihtiyacı hissetmedim. Bunun nedenlerini bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak ele aldım.
Bir Metin (mi?)
Bir oyunun bana göre hayati öğesi olan dramaturji, aynı zamanda Tiyatro Oyun Bandı'nın kurucusu Yağmur Yağmur tarafından yapılmış.Yağmur Yağmur, bana metnin orijinalini değil, dramaturji çalışması bitmiş, sahne üzerinde oynanan halini gönderdi. Almelek'in metnini basit bulduğumu itiraf etmeliyim. Eser, türü bakımından psikolojik. Psikolojik metinleri incelediğimde, aklıma ister istemez en sevdiğim tiyatro yazarı Henrik İbsen gelir.
Almelek'in metni, 'suçluluk duygusu' bakımından İbsenvari bir metin. Lakin bunu estetik açıdan söylemem mümkün değil. 'İbsen'in kadınları'ndan Hedda ile Nora'nın zaman zaman aynı kadın olduklarına inanırım. Uyanış'ın konusu ve Ayla karakterinin zihnini baz aldığımda, metnin İbsen'den esintiler taşıdığı kanısına daha çok bağlandım. Öte yandan metne bir Shakespeare rüzgarı hakim. Hamlet'in 'eylemsizliği', annesine karşı olan 'nefreti', babasının 'ölümü', ve onu 'arayışı', nihayetinde giderek 'uyanışı' bu rüzgarın yalayışları.
Şairlerin, tiyatro eserlerini metin bazında beğenmem. Bilhassa kurgusunu temelden yoksun, eksik ve hatalı bulurum. Almelek'in metni kurgusal yönden bir şair kimliği havasında. Bu kimlik, daha önce belirttiğim basitliğin, yerini karmaşıklığa bırakmasına neden olmuş. Bu nedenle yazarın aktardığı olaylar, bir bütünlük oluşturmaktan çok uzakta ve metinsel çerçeveye sıkışmış bir vaziyette kendine yer edinebilmiş. Bu çerçeveyi genişleten, kirişi kıran ve metni sahneye yansıtırken seyirciye farklı bir bakış açısı sunan, şüphesiz oyunun rejisörü Saydam Yeniay. Ben, Uyanış'ı, "tekerlekli sandalyesinden kalkarak, hızla koşmaya başlayan bir oyun" olarak tanımlıyorum. Bu tanımlamamı rejisör-dramaturg işbirliğine borçluyum...
Metafor Olarak Uyanış
Yakup Almelek, oyunu bir gazete haberinden yola çıkarak yazmış. Metin, 28 yaşındaki Ayla'nın, 14 yaşında iken geçirdiği travma sonucu yaşadıklarını, annesi, kuzeni, iş arkadaşları ve erkekleri ekseninde ele alan, bunları 'kadın', 'aile' ve 'kıskançlık' temaları etrafında birleştiriyor. Yazarın, travmayı yaratacak olaya bir araç niteliğinde konumlandırdığı vapuru, bilinçli olarak tercih ettiğini düşünüyorum. Denizin dalgası bence bir metafor. Buradan yola çıkarak, aşağıdaki fotoğrafı inceleyelim...
Fotoğrafı fırçayı ve fırçanın yarattığı gölgeyi kaldırarak okudum. Fotoğraftaki ressamın yerine Ayla'yı koydum. Dalgaları ise 14 yıl boyunca Ayla'nın üzerine gelen, kimi zaman serinleten, kimi zaman altında boğulmasına neden olan her şey olarak tasavvur ettim. Fırçayı olaya dahil ettiğimde bir uyanışın gerçekleşebileceğini sezdim. Dalganın boyutunu ve şiddetini fırça, yani fırçayı tutan kişinin belirlediğini gördüm. Metne baktığımda bu fırçanın bazen hoyratça bazen de dikkatlice kullanıldığına tanık oldum.
Metindeki 'özgürlük' kavramı bana çok ilginç geldi. Birinin özgürlüğü için diğerinin tutsak, diğerinin özgürlüğü için ötekinin tutsaklığı söz konusu. Bir nevi 'bağlılıkla' oluşan bir özgürlük. Bu çelişki metnin tümüne yayılmakla birlikte, metni kendi içinde daha tutarlı hale getirmiş. Verenle verilen reçeteyi birlikte yazıyor. (Sanki) Ayla karakterinin şizofrenik durumu bana bunları söyletiyor.
Yaratıcılar
"Sanatçı en büyük eleştirmendir" diyor Oscar Wilde. Rejisör Saydam Yeniay, içeriden (Ayla'nın zihni) dışarıya (seyircinin gördüğü) bakmasını çok iyi bilmiş. Bundan birkaç ay önce Toronto'da çektiğim bir fotoğraf, az önce kurduğum cümleyi açıklar türden.
Fotoğrafı kapının iç tarafından çektim. Böylece dışarının yansıması, çıplak gözle görüldüğü gibi 'normal' bir formda oluşmadı. Mesele de burada saklı. Normal oluşsa idi, rejinin katkısından bahsedilemezdi. Aksini, yani dışarıdan içeriyi zaten çekemezdim. Çünkü dışarıdan bakıldığında içerisi gözükmez. Belli belirsiz bir şekil ortaya çıkar. Bu da görüşü kör eder. Yeniay'ın rejisi, ufuk açıcı, net ve estetik bir biçimde sahneye yansımış. Bir nevi kendi eleştirisini, yine kendisi yapmış. Bence o yüzden bu kadar başarılı...
Şirin Dağtekin Yenen'in dekor tasarımı oyunu destekleyen en önemli unsur. Yerin labirent olarak tasarlanması, karakterin çıkmazını, yolunu arayışını, bazen tıkanmasını simgelerken, bölmelerin yerleşimi ise anlatımı destekleyici kılmış. Videolar halinde yansıtılan görüntüler, etkiyi arttırarak, atmosferdeki duygu yoğunluğunu görsel olarak canlandırmış. (Video: Can Çakmakcı)
Kostümler Dilek Kaplan imzalı. Kuzen ve Ayla'nın kırmızı (aynı) kostümü, metnin amacına hizmet ederek, oyunu daha anlaşılır kılmış. Murat Özdemir ışık tasarımında, hayal ile gerçeği, gitmeler ile gelmeleri ve bölmelerde değişen renk tonlamalarını doğru açılardan ayarlamış. Orhan Enes Kuzu'nun müzikleri, tam da ihtiyaç duyulan yerlerde kulakları doldurarak, karakterin ruhsal durumunu ortaya koymuş.
Oyunculuklar
Özlem Öçalmaz, Alayça Öztürk, Barış Aytaç, Kubilay Karslıoğlu, Elçin Hanbay Kaya ve Batuhan Sezer'den oluşan kadro, oldukça başarılı. Özlem Hanım'ın yanılmıyorsam ilk oyunu. Kendisini seyretmiş olmaktan memnunum. Rolünü en iyi şekilde çıkaranın Alayça Öztürk olduğunu gördü gözlerim. Ayla'nın su üstünde kalan yönünün hakkını verebilmiş. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim.
Tiyatro Oyun Bandı, hızlı giden bir bant üzerinde ilerliyor. Hızının kesilmemesi, bandın kopmaması umudu ile...
Notlar:
Oyun 1 saat 10 dakika / Tek perdedir.
20. Sadri Alışık Ödülleri 'Umut Vadeden Oyuncu' : Özlem Öçalmaz
2. ve 3. fotoğraflar bana aittir.
Kaynak
Oyun metni (Uyanış)
Ege KÜÇÜKKİPER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder