16 Haziran 2015 Salı

Adından Uzak Bir Oyun: 'Muhteşem Gatsby' (İstanbul DT)



Scott Fitzgerald'ın 1925 yılında yazdığı, defalarca beyazperdeye uyarlanan eseri Muhteşem Gatsby, Simon Levy oyunlaştırması ve Faik Ertener rejisi ile İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahnelendi. Açıkçası bu yazıyı kaleme almak hiç içimden gelmedi. Fakat bahsi geçen eser hakkında çıkmış eleştirileri okuyunca, 'aynı yerden bakma' durumu ile karşı karşıya kaldığımı anladım. Bu nedenle, yazmayı kendime bir görev saydım. Aslında yazımın geneli az önce söz ettiğim 'bakış' ile ilintili. Buna az sonra değineceğim...

Muhteşem Gatsby, bir yandan ihtişamlı partileri, eğlenceyi, dansı ve aşkı anlatırken diğer yandan da 1920'lerin ekonomik sıkıntısı ile savaş bunalımını fonuna yerleştirerek, 'Amerikan Rüyası' eleştirisi sunan bir yapıt. Bu paragrafın son kısmını yazmamayı çok düşündüm. Beni bu düşünceye iten sebep, paragrafın bütününü sahne üzerinde görememem idi. Bu durumun rejisör Faik Ertener'den kaynaklandığı kanaatindeyim. O halde az önce sözünü ettiğim 'bakış'ı irdeleyelim...


Bakış


Burhan Yılmaz'ın dekoruna ayrıntılı bir biçimde değinmeden önce, sahnenin sağ üst kısmında bulunan, 'yukarıdan bakan bir çift gözlüklü göz' tablosuna değinmem gerek. Bu gözler, oyunun anlatıcısı Nick'e ait. Nick hem olayların içinde hem dışında. Yani bir taraftan yaşarken, diğer taraftan akratıyor. Bir nevi 'kahraman anlatıcının bakışı' egemen. Tasarım bu açıdan iyi. Lakin benim üzerimde duracağım nokta özelde rejisörün, genelde ise tiyatronun bakış açısı. Bu cümlenin açılması gerektiği kanısındayım...

Biraz evvel, metnin barındırdığı bazı temaları, oyunda görememekten dem vurmuştum. Eğlence, aşk ve ihtişam ana planda mevcuttu fakat savaş, kriz ve 'rüya' fonda kendine yer edinememişti. Bu durum bana bakış farklılığını göstererek, oyuna içeriden ve/ya dışarıdan bakmanın kapılarını aralattı. Nick bu bakışı çok güzel sağlamış fakat Faik Ertener için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Bana göre rejisörün iki gözü de olaylara dışarıdan bakarak, içerinin zenginliğini ve alt katmanlarını avucunun içine alamamış. Eksikliğin bu sebebe dayalı olduğunu hissediyorum. 

Dışarıdan bakmak, olayların gidişatına bir 'öneri' olarak yol çizebilir lakin kararı verecek olan içeridekidir. Rejisör, önerisini vererek, karşısındakinin ne yapacağını beklemekle bence hata etmiş. İçerideki, aşkı merkeze alarak, kendi bakışıyla bir 'rüya' yaratmış. Dışarıdaki ise bu rüyayı kendi bakışıyla yorumlamakla kalmış. Yorumu, içeridekinin ona izin verdiği ölçüde geçerli. Eğer içerideki, bazı noktaları atlıyor, mühim olan şeyleri gün yüzüne çıkarmak istemiyorsa? Bu durumda rejisör 'dıştan' bir göz olarak ne yapabilir? İçerideki ona çoktan kapısını kapatmıştır. Anahtarı da kendi cebinde (gözünde) dir.  

İçeriden bakmak, kimi zaman olayların gidişatını görememeye neden olur. Durumu yaşayan sizsinizdir ve bazen dışarıdan bir gözün yardımına ihtiyaç duyarsınız. Lakin bu yardımı almıyor ve 'kendi gözünüzle' ilerlemek istiyorsanız, iyisi ve kötüsüyle sonuçların doğumuna zemin hazırlamış olursunuz. Tıpkı Gatsby gibi. Gatsby 'içeriden bakma' örneğinin tipik bir sembolü. Nick ise içeriyi ve dışarıyı dengeleyen bir 'harmancı'. Önünü görebilmesi bu yüzden. Işığını gerektiği yerde yakması ve hayatta kalması 'normal' olanın bir simgesi.   

Bu iki bakış farklılığını açıkladıktan sonra Faik Ertener'in rejisini, bir harmancıdan son derece uzak, Gatsby'nin içeriden bakma durumunu kendine göre 'dışarıya' çevirerek, birtakım olaylara izin veren, 'tek yön'e mahkum, ileriyi seçemeyen, Nick'in gözlüklerine ihtiyaç duyan bir model olarak özetleyebilirim. Tiyatronun genel vaziyeti de bundan farksız değil. İçerideki, dışarıyı, dışarıdaki içeriyi bir türlü algılayamıyor. Yukarıdaki tablo herkese lazım. Bunu unutmamakta fayda var... 


Dekor - Kostüm - Işık - Müzik

Burhan Yılmaz'ın dekor tasarımı 1920'lerin yapısına uygun ve dozunda bir ihtişam ile bezeli. Lakin dekor sayısı çok fazla. Dekor değişimini yapan kişi, adeta oyunun 'başrolü'. Rejisör, bir dakikalık sahne için yapılan dekor değişimlerine bir çözüm bulabilirdi. Ah içerideki! Rahat bırakmamış ki, ille de değişsin istemiş. Şirin Dağtekin Yenen'in kostüm tasarımları, dönemin atmosferini yansıtmakla birlikte, sınıfsal ayrımı gruplandıran türde. Önder Arık ışık tasarımında fena değil.  Keşke anlatıcının (Nick) sahnelerinde 'meşhur sahne ışığı'nı tercih etmeyerek, tabloya özel bir ayarlama yapsa imiş. 

Muhteşem Gatsby'nin geçtiği dönem 'caz devri' olarak adlandırılıyor. Bu etkinin bir kısmını Melikcan Zaman'ın müzik direktörlüğünde yakalayabildim ama oyun boyunca susmayan, oyuncuların seslerinin duyumuna engel teşkil eden, 'sürekli müziğin' fondaki hizmetini anlamlı bulmadım. Bu bir doğallık değil.  Koreografi (Hamit Erentürk) elinden geleni yapmış. 


Oyunculuklar

Tansel Öngel (Nick) çok başarılı. Benim için oyunu izlenir kılan tek isim. Şebnem Dokurel Topçuoğlu (Daisy) ve Kerem Arslanoğlu (Gatsby), oyunu iyiye ulaştırma çabalarında, vefakar, cefakar ve istekli. Davet sahnesi 'kuru' kalabalık. Kapı açıcılar (sonradan otomatik açılıyor) işlevsiz. Bana da bir rol var mı? Demet İyigün'ü Devlet Tiyatrosu'nun birçok prodüksiyonda izlemiştim fakat bu oyunda aklımda yer etmedi. Üzgünüm...  Kadronun devamı: Erdinç Gülener, Ebru Unurtan, Orhan Kurtuldu, Elif Nutku, Cengiz Çevik, Emin Maltepe, Muzaffer Demirel, Alper Günay, Onur Serimer, Nihal Usanmaz, Görkem Koyuncu, Engin Ünal, Müge Ünal, Selvin Konuk, Barış Tuğsan Gür, Özge Oktar, Tuğba Begde, Mine Serimer, Aybüke Eryiğit, Sevda Sezek, Dicle Doğan, Meral Aslan, Özge Asyalıoğlu, Akın Gül, Fatih Bektaş, Alper Çelikkol, Meriç Atmaca, Nurhan Uslu, Erkan Horzum, Murat Usta, Balahan Gürel. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim...

Böyle bir oyun Devlet Tiyatrosu'na iyilik değildir...


Bu da benim BAKIŞIM...


Notlar:
Oyun 2 saat 10 dakika / 2 perdedir.
Fotoğraflar bana aittir. 



Ege KÜÇÜKKİPER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder