3 Haziran 2015 Çarşamba

İyi Bir Kara Komedi: 'Katil Joe' (Tiyatro İn)



Tracy Letts'in 1993'de yazdığı, 2012'de beyazperdeye uyarlanan, 'Pulitzer Ödüllü' Katil Joe, Engin Hepileri'nin kuruculuğunu üstlendiği 'Tiyatro İn'in ilk prodüksiyonu (oyun da ülkemizde ilk kez sahneleniyor) olarak seyirciyi selamlıyor. Oyun ikinci sezonunu tamamladı. Katil Joe ile geç tanışmış olmaktan dolayı üzgün fakat tanışabilmiş olmaktan dolayı da mutluyum. Oyunun rejisi ise Mehmet Birkiye imzalı. Uzun zamandır kara komedi türüne ait bir oyun seyretmemiştim. Katil Joe'nun 'kanlı' kara komedisi ilaç gibi geldi...

Tracy Letts

Amerikalı oyun, senaryo yazarı ve oyuncu Tracy Letts, Tulsa'da doğmuştur. Chicago'daki 'Steppenwolf Theatre Company'nin üyesi olan Letts,  2008'de yazdığı 'August: Osage County' oyunu ile 'Tony' ve 'Pulitzer Prize' ödülleri almıştır. 2007'de Chicago'da prömiyerini yapan oyun, 2007-09 yılları arasında Broadway'de sahnelenmiştir. 1988'den beri pek çok oyunda ve filmde rol alan Letts, 'Who's Afraid of Virginia Woolf' oyunundaki George rolü ile 'Tony Ödülü'nün sahibi olmuştur. 

Yazdığı oyunlar (sırası ile): 'Killer Joe' (1993), 'Bug' (1996), 'Man from Nebraska' (2003), 'August: Osage Country' (2007), 'Superior Donuts' (2008) ve Çehov uyarlaması olan 'Three Sisters' (2009)


Metin ve Karakter

Letts'in metni, 'çağın popüler kültürü'ne bir eleştiri niteliğinde. Bu eleştiri televizyon odaklı. Metnin 1993'de yazıldığını düşünürsek, odak noktasına televizyonun yerleştirilmesi son derece normal. Fakat televizyonu odak noktası haline getiren bir 'ev'in normal olması oldukça güç. Letts, tam da buradan hareket ederek bir yol çizmiş ve her bir karakteri, televizyonun farklı boyutlarıyla özdeşleştirerek, ortaya 'sert' bir oyun çıkarmış. Sert sözcüğünü açarak devam edelim...

Metin daha çok televizyonun 'şiddet etkisi' üzerinde gezinmiş. Yazar, evdeki televizyonu sürekli açık tutmakla şiddeti içeri davet etmiş. Joe'nun 'gözleri ağrıyan katil' sıfatı bu durumun tanımlaması gibi. Yani katil, bir nevi televizyon. Kapının kilitli olması ise işin ironik tarafı. Ev, herkesi sorgulayarak kapısını açıyor fakat kapıyı çalan televizyon olduğunda pasaportuna bakmıyor. Bunu, Joe'nun "Kapıyı çaldım ama televizyonun sesini beni duyamayacak kadar çok açmıştınız. Ben de yağmurda daha fazla beklemeyeyim dedim." cümlesinden de anlamak mümkün. 'Dikkat dağılımı' (tv.nun başat özelliği) ise buradaki püf nokta. Metnin geneline, televizyonun bireyler üzerindeki sert, yıkıcı ve yozlaştırıcı tesirini egemen. Bence Katil Joe karakteri bütünüyle bir metafor. Televizyonun dış görünüşü, onun zararlı ve korkunç yanını hiçbir zaman yansıtmaz. Bir katil de öyle...

Letts'in, sakin, az konuşan, ilgisiz ve umursamaz halleriyle, neyi, ne zaman, nasıl yaptığını bilmeyip, sonucunu hesap edemeyen baba figürü, televizyonun 'uyuşturucu' özelliğini simgeliyor. Çocuğu, eski karısını dövüyor, Joe, kızını elinden alarak, ikinci eşine uygunsuz tavırlar sergiliyor. Baba ise sadece para söz konusu olduğunda, televizyonun etkisi altından çıkarak, gerçek hayata dönüyor. Olay örgüsündeki planın gerçekleşmesi, (para kazanılması) evden televizyonun atılmasına, bir başka deyişle, katilin onları rahat bırakacağına dair bir işaret. Ev üyelerinin seyrettikleri programlar, şans yarışmalarından, otomobil yarışlarına, ödüllü yarışlardan, karete müsabakalarına kadar geniş bir yelpazeye sahip. Lakin hepsinin ortak noktası bir 'yarışma' türünde olmaları. Bunlar da beyaz camın 'heyecan', 'umut' ve 'mücadele' yönleri...  

Üvey anne, giyim tarzı ve eşini aldatması ile televizyonun 'ahlaki' boyutunun bir temsilcisi. Televizyonun bize sunduğu 'açık'lığın, birey üzerindeki etkisini onda fazlasıyla görmek olası. Geçmişten bugüne kadar yayınlanan dizileri düşündüğümde, konuları ensest ilişki ve yasak aşk olan yapımların ratinglerde üst sıralarda olduğunu, en müstehcen reklamların, en çok gelir elde edip, en fazla müşteri çektiğini hatırlıyorum. Üvey anne de bu çekiciliğin bir sembolü. Eşinin, ilk karısından boşanıp onunla evlenmesi, Joe'nun ona karşı olan cinsel istismarı, sevgilisinin ise çekiciliğinin 'parasal' kısmı ile ilgilenmesi, tüm bunların birer kanıtı.

Letts'in yarattığı kız, televizyonun 'çocuk' kitlesinin bir çığlığı. Kızın seyrettiği program bir çizgi film. Ev üyeleri, onun yanında hiçbir şey konuşmamakla birlikte, en ufak bir şiddet gösterisi bile sergilemiyor. Buna rağmen kız her şeyin farkında. Kızın farkındalığı, uyurgezerliğiyle ilintili. "Bu kentin tamamını sen bir başına mı kurdun?" repliği, uykularında bile etkisinden kurtulamadığı şeye bir atıf. Joe'nun özellikle elde etmeye çalıştığı tek karakter olan kız, 'küçükken ele geçirirsem, eğitebilirim(!)' mantığının bir izdüşümü. Kızın, ona aşık oluşu ise, geçmişinde bulamadıklarıyla doğru orantılı. Çünkü onun tek hedefi var: Değişmek, değişmek, değişmek...  

Chris (erkek çocuk) ise, şimdiye kadar ki etkilerin, kişi üzerindeki 'bencillik' motifi. Bu motif, çevresi tarafından bir bir işlenirken, iğnenin ucuna denk gelmemek için kaçan Chris, metnin en ağır bedel ödeyen karakteri. 'Kendi kendini yemek' deyiminin bir timsali. Televizyonun korkunç dereceye varan etkilerini, çevresindekilere aşılayan bir canavar. Bir üretici değil ama bir dağıtımcı. Her şey onun elinde. Yani bir 'kumanda'. Baba hakkında yazdığım paragraftaki 'uyuşturucu', Chris'in dünyasında gerçek anlamda. Yazar, Chris'i uyuşturucu bağımlısı olarak gösterirken, tüm bunları hesaba katmış. (Sanki)


Ev Kavramı

Yazı boyunca, 'aile' kavramını kullanmaktan kaçınarak, 'ev' tabiri üzerinden izlenimlerimi aktardım. Çünkü her ev, bir aileyi barındırmaz. Görünüşte anne-baba ve çocuklar olabilir ama bu kişilerin birbirleriyle olan ilişkileri bir aile ortamı sunar. Ev sadece dört tarafı duvarlarla, üstü ise bir çatı ile çevrili kutudur. Önemli olan kutunun içidir. Letts'in kutusu, soğuk, kuru ve boş. Hatta darbelerle dolu. Temeli sağlam olmamakla birlikte, kolonları yeterli güçte değil. Bir lastiğin üzerine kurulu ve o lastik patlak. Benim için oyunun özet cümlesi: "Eve, bir televizyonun girmesiyle, bir katilin girmesi aynı şeydir." Şimdi teknik kısımları inceleyelim...  
             

Mehmet Birkiye Rejisi

Mehmet Birkiye, oyundaki televizyonu çok akıllıca kullanarak, doğru bir yere konumlandırmış. Herkesin evinde televizyon vardır fakat hemen göze çarpan, bariz bir yerde değildir. Salonun en gerisindedir. Birkiye, televizyonun arkasını seyirciye vererek, görüntüleri, dekorun geneline yansıtmış. Böylece ebat olarak gittikçe 'küçülen' televizyonun 'büyüyen' etkisini verebilmiş. Bunu yaparken seyirciye de televizyon izlettirerek, seyircinin kendisi üzerinde sorgulama yapmasına imkan tanımış. Metne sadık kalarak, metaforları özenle ayıklamış. Sahneleme tekniğine tıpkı bir televizyon gibi yaklaşarak, 'aptal kutusu' dışarıdan nasıl gözükür?, nasıl bir etki bırakır? gibi sorulara cevap aramış. Oyunda kendine de rol vermesi hoşuma gitti. Artık televizyonun içi ile dışı bir oldu...


Dekor - Kostüm - Işık

Cem Yılmazer'in dekor tasarımı, Letts'in açıklamalarına çok uygun. O evin bir 'karavan ev' olduğuna ve birilerinin 'yaşadığına' inandım. Televizyonun soğukluğunu, dekorun renklerinde de hissettim. Dönemin eşyalarını da ölçülü buldum. Işık tasarımı da Cem Yılmazer'e ait. Evin, 'karanlığı', metne hizmet etmiş. Televizyon görüntülerinin aktarımı esnasında ayarlanan ışık, görüntüleri daha da ön plana çıkarmış. Ebru Özaydın kostüm tasarımında üstüne düşeni yapmış. Annenin seksiliği, kızın masumluğu, çocuğun gençliği, babanın normalliği, karakterlerin kişiliklerine katkı sağlamış. Barış Kaya'nın video tasarımları ise pek güzel.    


Oyunculuklar

Engin Hepileri (Katil Joe), bir katilin titizliğini, disiplinini, tavırlarını ve beden dilini, kusursuzlukla ortaya koyabilmiş. Defne Halman (Üvey Anne), anneliğinin başındaki üveyliği, davranışları ile ustaca canlandırmış. Pelin Abay (Kız), 'çocuk-genç' kimliğini, geçişleriyle birlikte başarıyla oynamış. Taner Ölmez (Chris), serseri, uçarı fakat bunun yanında koruyucu ve kollayıcı rolüne ince ince bürünmüş. Mehmet Birkiye (Baba), o bir usta! Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim...

Tiyatro İn çok iyi bir yolda, böyle devam etmesini umuyorum. Beni kazandılar!


Notlar:

Oyun 2 saat / 2 perdedir.
Fotoğraflar bana aittir.
18. Afife Ödülleri 'En İyi Yardımcı Erkek' Oyuncu: Taner Ölmez

Kaynak
Oyun metni (Katil Joe) 
Vikipedi




       
Ege KÜÇÜKKİPER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder