18 Haziran 2015 Perşembe

Yakınlaştıran Bir Oyun: 'Uzak Adalar' (Ölü Aktörler)



David Greig'in 2002 yılında yazdığı 'Uzak Adalar', Ölü Aktörler prodüksiyonu olarak ülkemizde ilk kez sahneleniyor. 1969 doğumlu David Greig, hem yazarlık hem de rejisörlük vasıflarına sahip. Suspect Cultur Theatre Company'de 1990-2004 yılları arası, şirketin kurucuları ile ortaklaşa oyunlar yazan (İncluding Timeless (1997), Mainstream (1999), Candide 2000 (2000), Casanova (2001), Lament (2002), 8000m (2004),  oyunları Royal Shakespeare Company, Royal National Theatre, Royal Court Theatre ve Edinburgh Festivali'nde sahnelenen, adaptasyonları ve çevirileri ile ünlü (Dr Korczak's Example (2004) Danny 306 + Me 4 Ever (1999) Tintin in Tibet (2005) Charlie and the Chocolate Factory (2013) The Strange Undoing of Prudencia Hart (2011) Camus's Caligula (2003), Strindbeg's Creditors (2008), ve 50 oyunun üreticisi, 'bilinen' bir yazar. Diğer oyunları ise, Stalinland (1992)  Europe (1995), The Architect (1996), Damascus (2007), Midsummer (2008), The Cosmonaut's Last Message To The Woman He Once Loved In The Former Soviet Union (1999), Pyrenees (2005), Victoria (2000), 
The American Pilot (2005), Dunsinane (2010), The Speculator (1999).  Yazara bu kadar geniş yer ayırmamım sebebi, ülkemizde 'bilinmediğini' tahmin ettiğim ve hakkında bilgi sahibi olunmasını istediğim içindir.  


İki genç kuş bilimcinin, hükümet adına araştırma yapmak için İskoçya'nın batısında bulunan ve geçmişte yalnızca paganların yaşadığı uzak bir adaya gelmelerini konu edinen eser, araştırmanın gerçek nedeninin açığa çıkmasıyla, karakterlerin duygusal ve ilkel yönleri üzerinde biçimleniyor. Metin, yapısı itibariyle metaforlarla dolu. Bu metaforları açabildiğim kadar açmaya çalışacağım. O halde başlayalım...


Çatalkuyruk

Çatalkuyruklar, metindeki kuş bilimcilerin (Robert ve John) peşinde olduğu canlılar. Çatalkuyrukların en önemli özellikleri, kuyruklarını bir direksiyon gibi yön bulmada kullanmaları. En sevdikleri şey, çoğu kuşun kaçtığı fırtınanın içine atılmak. Bize bilgi veren tarafları da, fırtınanın habercisi olmaları. Bu durumu yukarıdan uçtuklarında havanın hafif, aşağıdan uçtuklarında ise büyük bir fırtınanın kopacağına dair işaret olarak algılamak da mümkün. Bu algılamayı metnin geneline ve karakterlerin yapısal niteliklerine koşutladığımda, her karakterin kendine göre bir yön aradığını, Robert ve Ellen'ın fırtınanın içine dalmaktan korkmadıklarını ve en önemlisi metindeki ipuçları sayesinde bir fırtınanın kopacağının aşikar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Şüphesiz bu söylemim çatalkuyrukların (kişilerin) aşağıdan uçmaları ile ilintili. Çatalkuyrukların oyundaki metaforik kullanımı, kişiler bazında. Ada sahibinin yeğeni Ellen, amcasının gidişinin ardından yuvada/adada kalan tek yavru. İki kuş bilimci ise, adadaki son yavruyu gözlemlemekle/gözetlemekle görevli. Metnin ilerleyen kısımları, karakterlerin ruhsal kimlikleri ile ilgili. Gözlemin ve gözetlemenin kendini var ettiği yer bundan sonrası. Karakterler bir çatalkuyruk gözlemlerken, aslında birbirini gözlemliyorlar. (sanki) Bu gözleme, ilkel dürtüler ve cinsellik ile birleşince gözetleme boyutuna ulaşıyor. Gözlemci olan iki kuş bilimciye, Ellen da dahil olarak üçlü bir gözetleme kombinasyonu oluşturuyor. Bir süre sonra kimin hangi görevi üstlendiğinin bir önemi kalmıyor. Uzakta olan daha çekici gelmeye başlarken, tüm kutuplar birbirine yaklaşıyor. Daha derine inecek olursak, gözetleyeni, yavruyu elde etme arzusunun göstergesi olarak bir nevi 'martı' şeklinde tanımlayabiliriz. Çatalkuyruk ile martı arasındaki bu savaş metnin metaforik düzeyde yarattığı bir kargaşa. Bu kargaşanın içindeki esas savaş ise, insanlık üzerinde bitmek tükenmek bilmeyen bir çıkar ilişkisine dayalı. Öyleyse ilişkiye daha yakından bakalım...     


Kumarbazlar - Kurtarıcılar

Metindeki ana savaş kumarbazlar ile kurtarıcıların istemleri ile doğru orantılı. Ada sahibi Kirk'ün tek düşündüğü, devletten alacağı tazminat. Onun için adasında meydana gelecek olan savaşın, telef olacak  kuşların (insanların) ve koyunların (toplumun) bir önemi yok. Kumarbaz sıfatını hak eden biri. Kuş bilimcilerden John, kurtarıcı tarafındaki isim. Kirk'ü kurtarmasının nasıl bir sonuca yol açacağının farkında değil. Diğer kuş bilimci Robert ise, Kirk'ü geri dönüşü olmayan bir yola sokarken kurtarıcı, lakin kendi ve diğerleri için tasarladıklarından dolayı kumarbaz olarak çift yönlü bir oyun kişisi. Biraz daha genel çerçeveden bakacak olursak, savaş için teftişe gönderen devleti kumarbaz, teftişe gönderilenleri de kurtarıcı olarak adlandırabiliriz. Ayrıca, üstüne kumar oynananlar ile kurtarılmak istenenlerin aynı olduğunu söyleyebilir, yazarın izinden gidip, özelden genele doğru bir liste hazırlayarak, 'ada' (yaşam), 'insan'  ve 'toplum' (değer yargıları) temalarının ele alındığını açıklayabiliriz. Bu açıklamayı, geçenlerde okuduğum bir yazı ile örneklendirmek niyetindeyim. Şöyle diyordu yazan: "Erkek çocuk olarak yedi yaşından itibaren sapanla yüzlerce kuşu katlettim. Burada benim suçum yok, beni öyle yönlendirdiler. Kırlangıcın ölüm sahnesi,o an bana doğal bir ölüm gibi geldi ve ben kuşların ölümüne çok tanık olduğum için belki de oğlumun da buna alışması gerektiğini düşünmüş olabilirim."  Temel alacağımız nokta 'yönlendirme'. David Greig'in metninde her karakterin birbirini yönlendirmeye çabaladığını ve bazı konularda bu çabaların netice verdiğini gördüm. Fakat neticeler olumlu bir şeyi desteklemekten son derece uzaktı. İki tür yönlendirme hissettim. Birey - birey ve devlet - birey. Bu iki tür yukarıda yazdıklarım ile bağdaşır türden. Yazar, metninin birkaç yerinde yapılmak istenenlerin 'doğal' olup olmadığına cevap arıyor ve bunun için doğayı aracı kılıyor. Galiba eseri sevmemdeki en büyük etken bu idi. O zaman doğadaki bilim ve din yasalarına göz atalım...


Bilim - Din ve Yorum

Greig'in tartıştığı bir diğer mesele, karakterlerin diyaloglar bazındaki söylemlerinin bilimsel bir gerçeği mi yoksa bir yorumu mu yansıttığı konusunda. İki kuş bilimciden biri bilimi diğeri ise yorumu merkezine alarak, yaşam, avlanma, avlama, sevmek, içgüdü, haz ve bir fotoğraf karesi tadında olan 'an' hakkındaki fikirlerini zikrediyor. Her bir an fotoğraflanıyor ve bir oturum formunda tartışmaya açılıyor. Ben, bilimsel bir gerçekten ziyade yoruma dayalı bir sunum olduğu kanısındayım. Tahminim, metnin altında çok derin bir dinsel (pagan) anlatımın yattığı yönünde. Oyun mekanı eski bir pagan kilisesi ve bu kiliseyi kendine mesken edinmiş çatalkuyrukların uğrak yeri. Oyun kişileri de çatalkuyrukların çeşitlemeleri. Pagan hem bir din hem de bir ada adı. Pagan adası Büyük Okyanusa bağlı volkanik bir ada. Her an patlamaya hazır. Tıpkı metnin barındırdığı şiddet gibi. Pagan adasının çoğu yerleşim yeri tahrip edilmiş. Tahribin nedeni volkanik patlamalar. Savaş da bir nebze olsun volkanik patlama değil mi? Paganizm ise bir inanç türü. Bu inanç türü 'doğa' dinleri ile alakalı. Metinde bu alakayı sezmek epey kolay. Anladığım kadarıyla diğer kültürler tarafından müdahaleye maruz kalmış pagan halkı ile Greig'in ince ince işlediği savaş kavramı birbirine paralel. Adaya yapılacak olan müdahale, metnin alt katmanına yayılan 'tükenmiş pagan dini'ne bir atıf. Elbette bu benim 'yorumum'...


Çeviri ile İlgili Sorularım

Not: Metnin orijinalinde argo tabirlerin olup olmadığını bilmiyorum. Fakat olduğunu tahmin ediyorum. 

*Bu kadar küfür neden? 
*Olmasa, oyun ne kaybeder? 
*Olduğu takdirde ne kazanır? 
*Bu üslup, güncel olana daha fazla yakınlaşmak için tercih edilmiş bir yol mudur?
*Bu küfürler karakterin içsel zenginliğine ne katmaktadır?


Tamer Can Erkan'ın Rejisi

Tamer Can Erkan'ın rejisi tahminimden daha sade idi. Metin, denizin derinliklerine dalan ve ihtiyacı olan şeyleri bulup çıkaran bir yapıt. Rejinin sade olması çoğu şeyin daha iyi anlamlandırılması adına olumlu bir seçim. Metaforik oyunlara metaforik rejileri yakıştırmıyorum. Beni rahatsız eden nokta, bu sadeliğin kimi zaman basitlik düzeyine inmesi. Oyunun bazı yerlerinde ufak reji dokunuşlarının sıradanlığı kurtarmasını diledim. Bu dileğim hala geçerli. Uzak adalar dramaturg gerektiren bir oyun. Alternatif bir tiyatro için zor. Biliyorum lakin kabullenemiyorum. Oyuna yakınlaşıp, oyundan memnun ayrıldım...

İlayda Çeşmecioğlu'na, dekor içine, oranın pagan kilisesi olduğuna dair birkaç aksesuar istediğimi belirtmekle başlayayım. Bu haliyle sadece bir 'yer'. Nesnelerin tahtadan meydana gelmesi, ada konsepti için ideal. Kostümler, renkleri açısından uyumlu. (Tasarımcı yok) Ellen'ın iki farklı kostümü olabilirdi. Işık oyunun en iyisi. Alaz Köymen'in karanlık dakikaları ve flash patlama sahnelerinde uyguladığı tekniğin, oyuna hizmeti büyük. Ses ve müzik tasarımına imza atan Orhan Enes Kuzu ise metne fazlasıyla hakim ve amaç gözetiyor. 


Oyunculuklar

Doğan Kecin (Kirk), 'gerçekçi' tavırlarıyla, David Greig'i iyi anlamış. Yezdan Kayacan (John) iyimserliğin vermiş olduğu naiflikle izleyiciye keyifli dakikalar yaşatabilmiş. Barış Yalçınsoy (Robert) heyecanlı ve ne istediğini bilen tavırlarıyla güzel bir profil çizebilmiş, Cansu Özkan (Ellen) ruh durumundaki değişikliklere çok çalışmış. Eren Yağcıoğlu (Kaptan) gemiye en son binip, gemiyi en son terk etmiş. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını temenni ederim...

Ölü Aktörler'i takip edeceğim...

Not: Oyun 1 saat 30 dakika / Tek perdedir.

Kaynak
Oyun metni (Uzak Adalar)
Vikipedia (Yazar, paganizm)


Ege KÜÇÜKKİPER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder